Doç. Dr. Birol Azar

Halk ve Ötesi

Doç. Dr. Birol Azar

Halk ve Ötesi 

İnsanlar doğaları gereği toplum halinde yaşarlar belki de bu yüzden Aristo insan sosyal bir varlıktır der. Topluluk halinde yaşayan insanlar, yaşamlarını kolaylaştırmak, güçsüzün hakkını korumak, ihtiyaçlarını meşru bir zeminde karşılamak  için devlet denilen aygıtı ortaya çıkarmışlardır. 

Devlet sistemi bir nevi insanın ihtiyaçlarının sonucudur.

 Birbirleriyle anlaşamayan ama birlikte yaşamak zorunda olan insanlar  hak ve özgürlüklerini kendi iradeleriyle daha üstün bir varlığa transfer ederek kargaşa ve savaşa son verip güvenlik içinde yaşamak istemişlerdir. Bunun sonucu olarak da teşkilatlı bir yapı olan devlet sistemi ortaya çıkmış zaman zaman devlet farklı coğrafyalarda, farklı milletlerde, farklı bir şekilde tezahür etse de özünde kuruluş felsefesi hep aynı olmuştur. Tüm devletlerde değişmeyen tek unsur devleti oluşturan insanların tabakalaşması daha doğrusu sınıflaşması olmuştur. Çok çeşitli sınıfsal yapılar gözükse de temelde tüm devlet sistemlerinde iki temel yapı karşımıza çıkmaktadır. Halk ve ötesi…tüm kültürlerde nerdeyse aynı sınıfa karşılık gelen bu sihirli kelimeyi bizler sık sık seçim zamanlarında “ ben halkın içinden gelmekteyim, ben de sizden biriyim, ben halkın çocuğuyum, halkı ezdirmeyeceğiz, halka gideceğiz, halkla bütünleşeceğiz” duymaya alıştığımız bu sloganlara belediyelerin de eşlik ettiğini bu kesimi memnun etmek için halk konserleri düzenlediklerini, daha ucuza ekmek yesinler diye halk ekmek fabrikalarını açtıklarını, halk otobüslerini sefere koyduklarını bazı kamu kurumlarında halk günleri tertip edilip bu kesimi düşündüklerini düşünmemizi gözlerimize sok soka ilan etmektedirler. Devleti yönetenlerin pür dikkat kesilip özenle, titizlikle davrandıkları bu kesim kimlerden oluşmaktadır. Gerçi adı üzerinde halk bu kavram ilk olarak ekonomik boyuta gönderme yapmakta, ucuz, bedava kavramları ile anılmakta karşımıza ekonomik olarak yetersiz bir kesim çıkmakta yoksa halk ekmek ne ola? Bu kesimin ikinci belirleyicisi eğitim daha doğrusu eğitimsizlik olarak görülmekte. Halk irfanı, halk mektebi, halk eğitim merkezleri ile daha da altı çizili olarak ifade edilen bu durum dünya üzerindeki tüm toplumlarda karşımıza çıkmakta sadece bize has bir durum olarak görülmemektedir. 

Osmanlı devrinde bile avam olarak karşımıza çıkan bu yapı aşağı tabakadan, taşralı, eğitimsiz, ekonomik açıdan yetersiz kesim için kullanılmaktaydı. Avrupa 19.yüzyılın başında rönesans ve reform hareketlerini gerçekleştirip, sanayi devrimi ile birlikte sömürgecilik hareketlerine girişip karaderililerin ülkesi Afrika’dan, Kızılderililerin ülkesi Amerika’dan hammadde ve köle getirip refah seviyesini yükseltince o zaman kadar görülmeyen bir orta sınıf ortaya çıktı. Bu büyük dönüşüm neticesinde alttaki sınıf yanı halk ilk defa şehir çeperlerine girerek yeni ve farklı bir alanla tanıştı. Avrupalının sömürgeleştirme faaliyetleri sırasında tanıdığı ilkel ve barbar toplumların bir hukuk sistemleri olduğunu öğrenmeleri, saf ve bozulmamış olmaları belirli bir yaşam standartlarının olması onlara karşı aynı zamanda bir hayranlık duymalarına da yol açmıştır. Gezginlerin, tüccarların, askerlerin, rahiplerin gezip gördükleri yerlerdeki ilkellere dair notları Avrupa’da bir heyecan dalgasına yol açtı. Avrupalılar kendilerinin de o ilkellere benzeyen onlar gibi bozulmayan yönlerini aramaya koyuldular ve hemen yanı başlarında bulunan kendileri gibi olmayan ama tanıdıkları vahşiler gibi de durmayan şehirde değil köylerinde yaşayan, geleneklerini muhafaza eden kesim olarak köylüyü keşfettiler. Büyük bir heyecanla o ana kadar fark etmedikleri köylüyü fark ettiler ve ona halk dediler. Hayatta kalmak için doğayla mücadele eden o yüzden sert, mücadeleci, tuttuğunu koparan, tutunduğunu da bırakmayan bu kesim ulus devlet sürecinde, milli kültürün inşasında yaslanılacak yegane kesim oldu. Lakin bu özellikleriyle de geleneğin katı savunucuları, yeniliğe karşı duruşlarıyla da sosyolojiye ve edebiyata konu oldular. 

Haftaya Şükrü Erbaş’ın Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz? 

Şiirinden hareketle ülkemizde halk kesiminin özelliklerine bakmaya tuttuğunu koparan, tutunduğunu da bırakmayan bu kesim hakkında yazmaya çalışacağız.

Yazarın Diğer Yazıları