Duygu Tayhani Bengi

Erteleme Açmazı

Duygu Tayhani Bengi

ERTELEME AÇMAZI
Ertelemek mantıklı olmayan, kırılması gereken bir döngü, zararlı bir alışkanlık, bir kusur muydu yoksa birçok insan tarafından yaşam biçimi hâline getirilmiş bir sanat mıydı? Bugünün işini yarına bırakma, diyen atalarımıza mı kulak vermeliydik yoksa “

Bugünün işini yarına bırakma /Mümkünse ertesi güne bırak” diyen Mark Twain’e mi?
Ertelemek benim en büyük zaafımdı ve bazı konularda karar vermek veya eyleme geçmek için son dakikaya kadar bekleme davranışımla yüzleşmem zaman aldı. Aklımdaki onlarca sorunun ve kişisel merakımın yönlendirdiği araştırmalarımın sonucu emin olduğum bir şey vardı: Çoğumuzun zaman zaman hissettiği özellikle uzun süreli çaba harcamaya karşı isteksizlik hâli, yılgınlık, ertelemeyi normalleştirme eğilimi ve kafamızdaki ‘daha zamanı var’ duvarı; tekrarlanan küçük çabalardan oluştuğunu bildiğimiz iradenin önündeki en büyük engellerden biriydi.
‘’Paylaşmaya değer fikirler’’ sloganıyla bakış açılarını değiştirmek ve ilham vermek amacıyla çekilen TED (açılımı: technology, entertainment, design) konuşmalarının en çok izlenenlerinden biri olan Tim Urban’ın “Usta Bir Erteleyicinin Kafasının İçindekiler” adlı videosunu izlediğimde sorularıma cevap aramaktan çok, sorunumun kaynağına yönelmem gerektiğini fark ettim. Eğer teslim tarihi varsa yani yumurta kapıya dayandıysa ve eteklerim tutuşuyorsa bir şekilde usta erteleyicim, panik canavarının etkisiyle devreden çıkıyor dümene mantıklı karar verici geçiyordu. Tamamlamak mükemmel olmasından daha iyidir, anlayışı devreye giriyor ve hâliyle ertelemenin olumsuz etkileri sınırlı oluyordu.
En tehlikeli durumla “son teslim tarihi olmayan işler” olduğunda karşı karşıya kalıyorduk. Parkinson yasasına göre bir işi tamamlamak için ne kadar çok zamanımız varsa o kadar erteleriz. Bu nedenle ertelemenin etkileri sınırlı kalmaz, farkında olmazsak sonsuza kadar uzanır. Ertelemek yapılması gerekenleri ortadan kaldırmadığı için kaygı düzeyini arttırır. Uzun süreli mutsuzlukların ve pişmanlıkların kaynağı uzun dönemli erteleme olabilir. Kendimizle ilgili beklentilerimiz, her şeyi mükemmel bir şekilde başarma arzumuz sebebiyle kendi kendimizi sabote ediyoruz muhtemelen, ne de olsa birçok erteleyici neredeyse kusursuz bir kendini kandırma yetisine sahip
Erteleme davranışını ortadan kaldırmak için duygusal direnci kırmak ve harekete geçmek gerekli. Yapacağı iş hariç her işe yönelen ama yapacağı işe bir türlü odaklanamayan usta erteleyicilerden biri olmamak için önceliklerimizi doğru belirleyebilir, kısa vadeli mutlulukları uzun vadeli büyük mutluluklara tercih etmeyerek yapmak zorunda olduklarımız yerine yapmak istediklerimize ve sevdiklerimize daha fazla zaman ayırabiliriz.
Hayatta herkes bir şeyleri erteliyor olabilir; ancak düşünmemiz gereken neleri ertelediğimiz. Kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmeyi mi; sağlık kontrollerimizi mi; sağlığımız yerindeyken yemeyi, içmeyi, gezmeyi mi; en önemlisi sevgileri mi erteliyoruz?
Çok sevdiğim “Sevgilerde” şiirinde şairin dediği gibi:
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.

Sevgileri ertelemeyelim; vaktimiz olsun, vakit ayıralım… Zaman, herkese eşit dağıtılmış kıt bir kaynaktır ve yapılması gereken ilk adımı atmaktır, farklı tek bir adımın bizi götürebileceği yerleri kim bilebilir?
Erteleme Açmazı’nın açar kelimesi KAİZEN olsun. Kaizen  iyileştirmek, iyiye doğru değiştirmek anlamına gelen Japonca bir kelimedir; günlük küçük adımlar atarak kendinizi veya bir süreci iyileştirme uygulamasıdır.
"Bütün basamakları tek seferde çıkmak zorunda değilsiniz, sadece bir adım atın.”
​​​​​​​​​Duygu Tayhani Bengi

Yazarın Diğer Yazıları