E. General Fatih Bengi

6 Şubat 2023 Unutmadık, Unutmamalıyız !

E. General Fatih Bengi

6 ŞUBAT 2023 UNUTMADIK, UNUTMAMALIYIZ!

"Bir insan acı duyuyorsa canlıdır, başkasının acısını duyuyorsa insandır".


Bir afet çeşidi olan depremin yeryüzünde her yıl yüzlercesinin gerçekleştiği ve dünya tarihinde milyonlarca insanın ölümüne yol açtığı bilinmektedir.
Türkiye hem yer aldığı deprem kuşağı hem de jeolojik yapısı bakımından depreme maruz kalan bir ülkedir. Canlı fay hatlarına sahip ülkemizde ortalama iki yılda bir can ve mal kayıplarına yol açan depremler yaşanmaktadır. Ne yazık  ki hareketli deprem kuşağı, yerleşim biçimi ve yapı özellikleri nedeniyle önemli ve etkileyici sonuçlar ortaya çıkmaktadır.
Hayatları etkileme oranı bakımından Dünya'da ve ülkemizde en üst sırada yer alan deprem, can ve mal kaybının yanı sıra toplumsal, fiziksel ve ruhsal yaralanmalara, travmalara sebebiyet vermekte ve kişilerin başetme  becerilerini sarsmaktadır.

Tarihler 6 Şubat 2023'ü gösterdiğinde Türkiye'de merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi olan 7,7 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
AFAD verilerine göre yerin 8,6 kilometre derinliğinde meydana gelen depremde Türkiye'de 11 ilde yıkım olurken Suriye'de de çok büyük yıkım ve can kaybı yaşandı. 
Aynı gün öğleden sonra bu kez merkez üssü Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesi olan 7,6 büyüklüğünde ikinci bir deprem daha meydana geldi.
Bu depremlerde toplam 50 bin 500 kişi hayatını kaybetti, 100 binden fazla kişi yaralandı, 7 bin 248 bina yıkıldı.6 Şubat 2023 deprem felaketini yaşayanlar için umutlar , ümitler, yapılacaklar kısaca her şey yarım kaldı.
Türkiye ve Suriye'de yaşanan felaket ile 2011 yılında Japonya'nın kuzeyini vuran deprem ve tsunami sonrası yaşanan kolektif psikolojik travmanın, can kaybının ve maddi yıkımın büyüklüğü bu iki felaketi birbirine yaklaştırıyor.

Japonya'daki bu felakette 18 bin 400'den fazla kişi hayatını kaybetti. Türkiye’deki can kaybı ise bu sayıyı kat kat geçti.Bugün Türkiye için de konuşulduğu gibi pek çok kişi Japonya’nın bir daha eski haline dönüp dönemeyeceğini merak ediyordu. Japonya’da son 11 yılda birçok yol ve bina yeniden inşa edildi; üstelik tüm dünyanın dikkatle izlediği hayat kurtaran tekniklerle.
Dünya'nın aktif yanardağlarının yüzde 10’unun yer aldığı fay hatlarının üzerinde yer alan Japonya’da yılda yaklaşık 1500 deprem meydana geliyor.
Son 20 yılda Japonya’da 6 ve üzeri şiddetinde en az 28 deprem oldu.
Bunların arasında en ölümcül olanları Ocak 1995’te Kobe’de yaşanan Büyük Hanshin-Awaji Depremi ve Mart 2011’de Fukuşima’yı vuran Büyük Doğu Japonya Depremi idi.
Can kaybının nedeni ilkinde yangınlar, ikincisinde ise oluşan dev tsunami idi.

Günümüzde afet yönetim alanında en etkin ülkelerden biri  Japonya.
Japonya'nın diğer ülkelerden en önemli farkı, ülkenin deprem gerçeğini kabul etmesi ve ona göre davranıp hazırlık yapması.

Ülkenin afetlere karşı koruma endüstrisini farklı kılan faktörlerden biri “kençikuşi’’ yani lisanslı mimar-mühendisler. Kelime aslında sadece mimari tasarım ve denetim alanlarında değil, aynı zamanda inşaat, yönetim, eğitim ve diğer ilgili alanlarda da faaliyet gösterenleri ifade ediyor. Kençikuşiler 10 yıl süreyle bina kusurlarından sorumlu tutulabiliyor.

Ayrıca ülke inşaat yasalarını kademeli olarak değiştirerek ve sıkı deprem yönetmelikleriyle "Dünya'nın en güvenli ve afetlere en dayanıklı" inşaat çevresini oluşturdu.Bu nedenle mimarlar ve mühendisler hasarı azaltmak için teknoloji ve tasarımın sınırlarını zorluyor.

Japonya’da birçok bölgede zemin  aslında bina inşa etmek için pek elverişli değil. Ancak zemin etüdüne ve bunun sonucunda gerekiyorsa zemin iyileştirmesine çok önem veriliyor.

Ayrıca zayıf zeminlerde öncelikle binaların temelleri atılırken 60-70 metre derinliğe inen kazıklar çakılıyor. Böylelikle binanın neredeyse üçte biri toprak altında kalarak binanın yükleri sağlam zemin tabakalarına aktarılıyor.
Japonya’da depreme dayanıklı evler ve binalar depremle beraber sallanacak şekilde inşa ediliyor. Bu tür binalardan Japonya’da 8,000 adet, Türkiye’de ise 100 adet var(!)
Mühendislerin üzerinde çalıştığı iki ana dayanıklılık seviyesi var:
Birincisi, Japonya'da bir binanın ömrü boyunca üç veya dört kez görebileceği türden daha küçük depremlere dayanıklılık. Bu seviyede, onarım gerektiren herhangi bir hasar kabul edilemez. Bina o kadar iyi tasarlanmalıdır ki bu depremlerden zarar görmeden kurtulabilsin.İkinci seviye, daha nadir görülen aşırı depremlere dayanıklılık. Bu noktada binaları mükemmel bir şekilde korumak artık amaç değil. İnsan kaybına yol açmayan her türlü hasar kabul edilebilir.Bir depremin inanılmaz yıkımına dayanabilmek için binaların mümkün olduğunca fazla sismik enerjiyi absorbe etmesi gerekiyor.

Japonya ayrıca entegre bir afete hazırlık sistemini de uyguluyor. Halkın kendisini afetlerden koruyabilmeleri için kreşlerde, ilkokul, ortaokul ve liselerin yanı sıra üniversitelerde afet eğitimi veriliyor.
1923’te en az 150 bin kişinin hayatını kaybettiği Büyük Kanto Depremi’nin tarihi 1 Eylül, Afet Önleme Günü olarak kabul ediliyor ve o hafta düzenli bir etkinlik olarak okul çocuklarının yanı sıra, çalışan yetişkinler de tahliye eğitimine katılıyor.
Japonya’nın sarsıntı şiddetine göre şindo denilen kendi deprem şiddeti ölçme sistemi var. 
Ülkede kullanılan akıllı cep telefonlarının hemen hepsinde deprem vurmadan 5-10 saniye önce insanların kendilerini korumaya almasını sağlayan bir deprem ikaz sistemi kurulu.
Ayrıca isteyenler Safety Tips veya Yurekuru adlı erken uyarı sistemi uygulamalarını da indirebiliyor.
Japonya’da kurallara göre her evde afet öncesinde acil durum kiti bulunduruluyor. Daha okul öncesinden itibaren çocuklara doğal afet tatbikatları yaptırılıyor. Deprem sırasında herkes ne yapacağını biliyor. Örneğin, masa gibi sağlam bir eşyanın yanında durmaları ya da en azından başlarını yastıkla korumaları öneriliyor.
Deprem bitene dek hareket etmemeleri veya dışarı fırlamamaları öneriliyor. Aynı şekilde yüksek bir binada iseniz sarsıntı bitene dek binadan çıkmamanız ve camlardan uzak durmanız, asansördeyseniz hemen inmeniz gerekiyor.
Depreme dışarıda yakalananların ise açık alanda durmaları gerekiyor. Deprem sonrasında ise insanlara bölgesel toplanma ve acil durum merkezlerine gitmeleri salık veriliyor.

Türkiye'nin bulunduğu coğrafya, 1500'lü yıllardan itibaren farklı zamanlarda 7 ve üstü büyüklüğünde 23 depremle sarsıldı.
Yaşadığımız coğrafyanın bir deprem kuşağı olduğunu hepimiz biliyoruz ,neden Japonya'nın aldığı benzeri tedbirleri almıyoruz, alamıyoruz,yani  soru şu neden ders çıkarıp önlem almıyoruz ,olan tüm afetleri kadere bağlıyoruz.
Depremlerin ülkenin bekası için de büyük tehlike olduğu gerçeğini hatırlamak için neyi bekliyoruz?

Çoğu zaman çocukluğumuzda kırılan ev eşyasının suçunu kardeşe atmakla başlayan, ardından okulda, sonra iş hayatında kurban rolü oynamakla devam eden;  hatalarımızdan  dolayı başkalarını suçlamak gibi davranış kültürümüz var.
Hayatımızda hepimizin kurban rolünü oynadığı anlarımız olmuştur. Bu kimi zaman kendimizi daha iyi hissetmek, kimi zaman sorumluluklarımızdan kaçmak için başvurduğumuz bir yoldur.
Ancak bunun bir yaşam felsefesi haline gelmesi oldukça sıkıntılı bir durumdur; öznenin kendini dâhil etmediği bir dünya için nesnel bir yargıda bulunması ahlaksızlıktır,dolayısıyla ahlak sorumluluktur.

Oğuz Atay, Kafka'dan mülhem, bir parodi metni olarak Babama Mektup'ta olanca kıyıcı alaycılığıyla kendine şöyle bir dil çıkarır: 
“Yaşarken tüm başarısızlıklarımın nedeni olarak seni görürdüm, şimdi ölüsün ama ben hâlâ başarısızım."

Çok yönlü düşünemeyen, çok yönlü algılayamayan, çok yönlü sorgulamalar ve çözümlemeler yapamayan bir zihin, hiçbir şekilde  başarılı olamaz.
Eksiklerini, yetersizliklerini, günahlarını kibirle örtmeye alışmış zekâlar nezdinde suçlu hep başkalarıdır.
İrfan itirafla başlar; eksiklik, yetersizlik ve günahlarını boş büyüklenmelerle telafi etmeye alışmış zekâlar için suçlu hep başkalarıdır.
Şimdi  son deprem nedeniyle  yaşadığımız büyük acının sorumlusu kimdi ,orada bu acıyı çeken masum halk mı,rant uğruna hatalı inşaatları yapan müteahhitler mi?
Bu inşaatları denetleyen yapı denetim şirketleri mi?Belediyeler mi?Yoksa imar affı çıkaranlar mı?
Afete hazırlıksız yakalananlar mı?Afeti yönetemeyen yöneticiler mi?Her afeti bir süre sonra unutan biz balık hafızalı bireyler mi?v.s
Kim?Kim?Kim
Kimse asrın felaketinin arkasına sığınmasın,çünkü aynı bölgelerde ayakta kalmış birçok bina da var .Binalar sağlam yapılsaydı hasar alabilir ama bu kadar insanımız hayatını kaybetmezdi.
“Jeolojide fay diye bir kavram var; toprak altındadır,kırıldı mı felakete yol açar.
İnsanda da ar denilen bir kavram var; damardadır,çatladı mı felakete yol açar.”

6 Şubat depreminde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet ; yakınlarına ve ülkemize sabırlar dilerken insanlığın bir daha böyle felaketlerle karşı karşıya kalmamasını ümit ediyorum.

Yazarın Diğer Yazıları