Esra Ser

Keşkeleriniz Az Olsun

Esra Ser

Keşkeleriniz Az Olsun... 

Koca bir yıl daha sona eriyor. Günleri aylara, ayları mevsimlere bağladık; hayatın hızla akışını izledik. 

Her ölen kadına, her kaybolan çocuğa içimiz yandı. Yüreğimiz hep ağladı. Filistin’de öldürülen masum çocuklar, savaşların ortasında hayalleri yarım kalan yüzlerce masum… 

Kendi topraklarımızda vatan için şehit düşen kahraman Türk askerlerimiz… Her biri içimizi ayrı bir acıyla kavurdu. Depremlerle sarsıldık, yangınlarla kavrulduk, sellerle sürüklendik. Canlarımızı, canlılarımızı yitirdik. Ormanlarımız, ağaçlarımız yandı; ciğerimiz dağlandı. 

Peki ya biz? 

Tedbir almayı hep erteledik, sorumluluklarımızı yerine getirmekte geç kaldık. Oysa doktorlarımız, sağlık çalışanlarımız gece gündüz mücadele etti, iyileştirmek için. Ama biz onlara teşekkür edeceğimiz yerde, şiddetle cevap verdik. Binlercesi kırgın, yorgun, umutsuz terk etti bizi. Ve biz, arkalarından bakakaldık.

Ne kadına şiddet bitti ne çocukların masumiyeti korunabildi. Bir yandan insanlığımızı sorgularken diğer yandan dünyada kız çocukları eğitimden mahrum bırakıldı. Kadınlar özgürlükleri için idam sehpasında direndi. İç savaşlar koparken biz hep çaresiz kaldık. 

Bizi medeni yasayla koruyan Ata’mızın hatırasına layık olamadığımız için utandık. Ama söz verdik; yolundan yürümeye, emanetlerine sahip çıkmaya. 

Hayat su gibi akıp gidiyor işte… Bir güldük, bir ağladık. Bazen dünyayı yerinden oynatacak güce sahipken, bazen bir kelebeğin çiçeğe konduğu kadar narindik. 

Keşkelerimiz, yarım kalanlarımız, ertelenen hayatlarımız oldu. Ama arada küçük güzellikler, umut ışıkları da sızdı hayatımıza. 

Aşk vardı, gözyaşı vardı, acı ve tat vardı. Ama tuzu eksik bir sofra gibiydik bazen. Dostluk vardı, arkadaşlık ve en önemlisi paylaşmak. Çünkü güzellikler, bulaşıcı bir hastalık gibi yayılmalı. 

Bugün varız, yarın yokuz. Sevgi, kıt kanaat yaşanmamalı. Gönlümüzde sevgiye geniş bir yer açmalı, paylaşmayı çoğaltmalıyız. Dostlarımız ihtiyacı olsun ya da olmasın, onlara sevgiyle bakmalı, “Ben buradayım,” diyebilmeliyiz. 

Birbirimizi anlamak, dinlemek; bazen sadece gülümsetmek… Bu, hepimizin kalbinde yer etmez mi? 

Yıl biterken kırgınlıklar ve küskünlükler silinsin. İyilik, sevgi ve güzelliklerle dolu yeni bir sayfa açalım. Çünkü insan olmak, yaşarken güzel izler bırakmaktır. 

İnadına gülümse, inadına sev, inadına yaşa ve yaşat. Dilerim güzellikler başucumuzda, sevdiklerimiz yanımızda, huzur ekmek gibi, sağlık nefes gibi hep bizimle olsun. Sevin, sevilin, gülün, gülümsetin. 

Çünkü herkes gidiyor, bir sen mi kalacaksın? 

Ha iki gün fazla, ha iki gün az… 

Ateşte kül, toprakta gül olacaksın.

Mevlâna

 Mühim olan, yaşarken gerçekten “insan” olabilmek. 

 Kynk. Fırat gazetesi Esra Ser makale

Yazarın Diğer Yazıları