Esra Ser

Omuzlarınızda Yük Olmasın

Esra Ser

Omuzlarınızda Yük Olmasın..

Sevdiklerinize sıkı sarılın ve misafir olduğumuz hayatta, sevdiklerinize misafir gibi olmayın; ev sahibi olduklarını hissettiriniz ki ayrılıklarda anılarınız güç versin; başınızda, kalbinizde, omuzlarınızda yük olmasın.

Filmi çekilir elbette ve göz yaşları ile izlerken yüzde kaçımız aklımızdan ve kalbimizden geçirdiklerimizi bir sokak ötemizde olsa yapardık.
Cenaze için kızarmış tavuk resimli tır gönderebilirsin elbette, üstüne branda tarzı örtü ile kapamak bu kadar zor olamazdı. Düşünememek.. Empati yapamamak.. Bunu yapamayanların ne işi olur kriz yönetimlerinde.
Yangında 78 kişi ölüyor. Yetkililer; birbirini suçluyor, haber kanallarında kendilerini ifade etmeye çalışıyor.. Bunun yerine hepimiz suçluyuz ve hatalıyız.

 Genel olarak; küçük işletmeleri denetle, onlara eksikleri için zaman dahi tanımaz, işini düzgün yapacak olana öyle ağır yükümlülükler veririz ki işletmesini açamadan kapatsınlar, şikayetçi olduklarında bugün sorgulanan olması gerekenleri tamamlayıp gelmesi istenir. Marka değeri olan ve popülaritesi yüksek, bağlantıları güçlü olan, hatırı sayılır olan işletmelere sadece misafir olunur ve buralarla ilgili, işini yapmak isteyen de olursa telefonu çalar yoldan geri döner.. İşte ne acıdır ki ülkemizde yıllardır çember daralıyor. Artık liyakatsizlik, hukuksuzluk, adaletin yoksullar için geçerliliği, sosyal medyanın yansımaları, suç oranlarına ve ölümlerin sayısına alıştırılmamız, anlık bildirimlerin ilk sırasında olmak için bir kişi ile ilgili yayınlanan bilgi veya haberin kalıcı olarak kaç hayata zarar vereceğinin önemli olmaması ile insanlığın en zorba ve zorlu çağını yaşamaktayız.
24 saat arama yapan AFAD yetkililerinden konaklama ücreti talep ediyorlar.. Özel cenaze araçları ücret istiyor,,, yok artık siz nasıl insanlarsınız milli yas ilan edilmiş, bayraklar yarıya inmiş,,
İnsan olmak; iyi insan olmak çok kolay.. Kötü olmak daha zor değil midir?
Kalbini kirletirsin, tanımadığın insanların bile ahlarını sırtlanırsın. Başını yastığa koyduğunda 'yorgunluktan uyuyamıyorum' dediğin an kalbinin yüküdür.
Tüm bu olanlar, bugünün olanı değil yıllar önce başlayan adaletsizlik ..
Ece Üner 'çoklu kurum yetmezliği' demiş, suçu üstlenen kurum bulunamadığı gibi denetlemenin ve yetkinin kimde olduğunun açıklanmamasından dolayı. Kanaatimce yetkililerimizde az çok iş hayatının içinde olan herkes biliyordur. Böyle olunca kimseler bilmiyordur..
Bize ne oldu? 78 hayat, yanarak acıyla kimi bağırarak.. kimi bağıramadan dumandan zehirlenip bayılarak.. kimi birinin hayatını kurtarırım derken.. Bilmediğimiz yaşanmışlıkları ile sevenlerinin dokundukları hayatların anılarında kalarak dünyalarını değiştiler. 
Ne ihmal olarak görüldü ne de bir eksiğimiz var denildi. Kazançtan kazanç elde etmek isteyen, neden harcama yapayım diyen işletme sahiplerinin; hırslarının, bir saatte harcayacakları parayı burada vermek yerine (yangın tüpü, yangın alarmı..) bunu gereksiz bulup telefon tuşu ile işlerini çözmenin gücü, bugün geldiğimiz 78 hayat.
Yargıda böyle, hastanede böyle, kolluk kuvvetlerinde böyle, okulda böyle, iş hayatında böyle. Bugün sistemi değişelim desek; deseler, kafadan 15-20 yılı var.
Allah'ım sen iyi insanlar ile karşılaştır, utanma ve merhamet duygusu olmayanların kalbine, aklına şifa ver.

Yaşamı Ertelemek

Beni her ölüm etkiler.
Tanımasam bile üzülürüm
Yitirilmiş ümitlere...
Hiç gerçekleşmeyecek ideallere,
Yaşanmamış sevgilere üzülürüm...
Bu yüzden, korkarım yaşamı ertelemekten.
Ne yapılması, ne söylenmesi gerekiyorsa
Söylenmeli, yapılmalı.
Seviyorsanız, sevdiğinizi bugün söyleyin.
Sevdanızı bugün yaşayın.
İşinizde yapılacak ne varsa
Bir an önce yapın.
Yarın çok geç olabilir...
Bir anda bitebilir her şey.
Yaşamak için acele edin bence.
Kısa yaşanmışlıklar,
Yaşanmamışlıklardan daha iyidir.
Geriye dönüp baktığınızda "keşke" ler
Çoğunlukta olmasın.
Uzun vadeli hedefler için bile
Bugünden harekete geçmeli.
Yarınlar çok uzakta olabilir.
Daha okulda başlamıyor muyuz
Ertelemeye yaşamı?
Hep yarına yatırım, bu günü sonra
Yaşamacasına...
"İşe gireyim, sonra..."
"Evleneyim, sonra..."
"Çocuklar büyüsün, sonra..."
"Emekli olayım, sonra..."
Sonra...
Sonra...
Sonra... Bu sürecin başında, ortasında,
Yaşam her an sona erebilir.
Sonrası olmayabilir.
Fedakârlıklar güzel ama unutmayalım:
Herkes kendi hayatını yaşar...
Ertelenen
sevdaların
bedelini
ödemiyor yaşam.

Tayfun Talipoğlu

Yazarın Diğer Yazıları