
KURTULUŞ
Yavuz Gezer
KURTULUŞ
"Ben sizi ekmeksiz bıraktım ama babasız bırakmadım "
İsmet İNÖNÜ TC 2’nci Cumhurbaşkanı
Tarih: 20 Ocak 1942
Yer: İstanbul Limanı
Geminin adı: Kurtuluş
Hedef: Pire Limanı
Navlun, toplam 1800 tonluk gıda maddesi. Özellikle balık, lakerda, fasulye, nohut ve patates... Ayrıca Yunanlı gazetecilere verilmek üzere Türk gazeteciler tarafından hazırlanan 350 koli yiyecek ile İstanbul'lu Rumların gönderdikleri yüzlerce yiyecek paketi de itiş kakış ambarlarda kendilerine yer bulmuş.
Bu açlıktan kıvranan Yunanistan'a Kurtuluş gemisinin 6. seferidir ve ne yazık ki son seferi olacaktır.
Türkiye'nin 2.Dünya savaşında Yunanistan'a gıda yardımının perde arkasına bakalım. Tarih 28 Ekim 1940. Faşist İtalya'nın Yunanistan'a saldırısını Yunan halkı inançlı bir ulusal savaş vererek sınırlarının dışına püskürtür. Ancak Mart 1941'de Almanya Balkan sorununu müttefiki İtalya'dan devralır.
Naziler Yugoslavya'yı hızla ezerek 6 Nisan'da Yunanistan'a girecek, 9'unda Selanik'e ve 27 Nisan'da Atina'ya ulaşacaklardır. Almanlar Yunanistan'a girdikleri andan itibaren her şeyi, özellikle un, peynir, et ve başka işe yarar ne varsa toplar.
Alman endüstrisinin hammadde ihtiyacı da işgal ettikleri ülkelerin fabrikalarından madenleri de topraklarından karşılanır .
1942 kışında bu koşullar Yunanistan'da büyük açlığı doğurur.
Açlık, yoksulluk ve açlığa bağlı tüberküloz gibi hastalıklar sonucu 1942 kışında Atina ve Pire'de her gün ortalama 300'er kişi hayatını kaybetmeye başlar. Bu koşullar altında Türkiye, Yunanistan'a gıda yardımı yapma kararı aldı .
2.Dünya Savaşı'nın karne günlerini yaşayan Türkiye'sinde de durum pek parlak olmamasına rağmen karar hemen uygulamaya konuldu.
Masraflar için Türk Kızılay'ının yanı sıra müttefik devletler de devreye girdi. Türkiye'nin yardımlarını taşıyan ve ilginç bir tesadüf ile adı da yaptığı işle son derece uyumlu olan "KURTULUŞ" kuru yük gemisi Ekim 1941 ile Ocak 1942 tarihleri arasında toplam 5 seferde binlerce ton gıda maddesini Yunanistan'a taşıdı.
Ne yazık ki Kurtuluş 6’ncı seferini tamamlayamadı. 19 Ocak'ta ağzına kadar yiyecek dolu ambarı ve üzerinde 39 kızılay görevlisiyle yola koyulan gemi 20 Ocak'ta çıkan fırtına nedeniyle Marmara Adası'nın Pulatya Burnu civarında hızla kayalıklara bindirir. Gemideki görevlilerin hepsi kurtulur ancak Kurtuluş aldığı yaraları nedeniyle hüzünle ve ağır ağır, olanca yüküyle Marmara'nın derinliklerine gömülür. Kurtuluş'un batışı yardımları sekteye uğratmaz.
Mart 1942'de görevi Dumlupınar vapuru devralır. İnönü hükümeti Yunanistan'a 50 bin ton kadar gıda maddesi gönderme kararı verse de hem Türk yardımları yetersiz kalmakta hem de Türkiye'de buğday sıkıntısı çekilmektedir.
Şubat 1942'den itibaren Kanada ve İsveç'in de Yunanistan'a gıda yardımı yollayan ülkeler kervanına katılmasıyla Yunanistan'daki açlık problemi halledilir.
O uğursuz fırtınanın çıktığı günden bu yana yaptığı kutsal işin gururuyla Marmara'nın derinliklerinde sessizce yatan KURTULUŞ'unsa bugün işin uzmanlarından başka hatırlayanı yoktur.
( TRT arşiv-Türkiye'nin Görsel Hafızası)
Bu yazı sonrası İnönü karşıtlarının eline bir fırsat daha geçmiş olacak. İkinci dünya savaşı sonrası ülkemizin besin stoklarının Yunanistan'a yardım adı altında verilmesini ülkemiz insanının ekmek bulamamasında etkili olduğu savı.. Oysa büyük devlet adamı İsmet İnönü, iç ve dış bütün baskıları göğüsleyerek Türkiye'yi 2’nci Dünya Savaşı'na sokmaz. Savaştan sonra büyük eleştirilere maruz kalır. Acımasızca eleştiriler, de binlerce on binlerce askerimizin ve Türk halkının hayatını kaybetmesini önlediği gerçeği görülmez..
Oysa milyonlarca insanın öldüğü ve ölenlerden çok daha fazlasının açlık, sefalet ve hastalık çektiği savaş yıllarında ülkemizin savaşa girmemesi İsmet İnönü'nün siyasi dehası sayesinde olmuştur.
Onun bu gayreti görülmez, görülmek de istenmez. En acı olanı da "Türkler gibi savaşçı bir milletin bu özelliğini körelttiği" ithamıdır. Ekmek şeker ve zeytin gibi temel gıda maddelerini karneye bağlamak suretiyle halka açlığa mahkum ettiği hususu muhalifler tarafından yüksek sesle dillendirilir.
İşte 1960'lı yıllar.
Bir Anadolu seyahati...
Sivas'ta iki kız çocuğu, ellerindeki kuru deve dikenlerini İsmet İnönü'ye uzatır, "sen bizi ekmeksiz, şekersiz bıraktın"der.
Paşa; sakin, sevecen bir gülümsemeyle o tarihi yanıtı verir. İşte başlıktaki o veciz sözdür bu söylenen. Acımasızca eleştirilere, ithamlara karşı söylenmiştir...
ŞİMDİ PARA YOK, EKMEK VAR. AMA NE KADARINI ALABİLİYORUZ...